Büyük Türkçe Sözlük
* Yitme, yitim.
* Yitik, zayi.
* (Ulus, toplum, kuruluş vb. için) değerli bireylerini yitirmek.
* Bulunduğu yerden ayrılıp gitmek, gittiği yeri bildirmemek, görünmez olmak.
* Kalın kum.
* İnce kum.
* Kayıran, koruyan, iltimasçı.
* Kayırma işi, iltimasçılık.
* Kayırılmak işi.
* Kayırmak işi yapılmak veya kayırmak işine konu olmak.
* Kayırmak işi veya biçimi.
* Kayırmak işi, koruma, himmet, iltimas.
* Koruyarak başarısını sağlamak, elinden tutmak, himmet etmek.
* Birini, başkalarının veya işin zararı pahasına tutmak, haksız yere kolaylıklar...
* Kayırtmak işi.
* Kayırmak işini yaptırmak.
* Bağlamak, tutmak veya sıkmak amacıyla kullanılan, dar ve uzun kösele dilimi.
* Ustura bilenen cilâlı kösele.
* Kaymak işi veya biçimi.
* Kâğıt balığı gillerden, Kuzey Avrupa denizleriyle Akdeniz'in derinliklerinde yaşayan kemikli bir balık (Regalecus glesne).
* Kaba ve çirkin sözler kullanılarak konuşulan dil.
* Sert, koparılmayan.
* Kara, çok kirli.
* Baklagillerden, kökleri toprağa derince girerek, tarlalar sürülürken sabanı tutan, çiçekleri kırmızı bir bitki, sabankıran (Onosisspinosa).
* Aldatmak, kandırmak.
* Usturanın kılağını almak için berber kayışına sürtmek.
* Kayış yapan veya satan kimse.
* Aldatıcı, hileci.