Büyük Türkçe Sözlük
* Gözde, irisin arkasında, mercek görevini yapan, mercimek biçim ve büyüklüğündeki saydam cisim.
* çok duru, çok temiz (su).
* çok beyaz ve pürüzsüz (kol, gerdan, göğüs).
* (ses için) pürüzsüz.
* Billûra benzer, billûr gibi.
* Billûrdan yapılmış veya billûrla ilgili.
* Genellikle billûrdan yapılmış eşya satan dükkân.
* Billûr durumuna gelme.
* Herhangi bir cisim moleküllerinin bazı fizik ve kimya değişmeleriyle geometrik biçim alması, kristalleşme.
* Billûr durumuna gelmek, billûr durumunda yoğunlaşmak, kristalleşmek.
* Belirgin duruma gelmek, netlik kazanmak.
* Billurlaştırmak işi.
* Billûr durumuna getirmek.
* İçinde billûr bulunan.
* Bol ışıklı, pırıl pırıl parlayan (yer).
* Billûra benzeyen, billûru andıran, kristaloit.
* Diyalize uğrayarak çözümlenen madde, koloit karşıtı.
* Bilmek işi.
* Bir şeyin ne olduğunun bilincine varma.
* Bilgi edinmenin gaye ve sonucu.
* Bir şeyin adını anmadan, niteliklerini üstü kapalı söyleyerek o şeyin ne olduğunu bulmayı dinleyene veya okuyana bırakan oyun, muamma.
*...
* bilmecenin cevabını bulmak.
* açık, anlaşılır biçimde konuşmamak.
* bilmeyerek.
* sonucun ne olacağını kestiremeden.
* her şeyi pek iyi bilir, anlamında bir söz.
* Bir şeyi anlamış veya öğrenmiş bulunmak.
* Bir bilim veya sanat dalında yeterli olmak.
* Bir iş yapmaya alışmış olmak, elinden gelmek.
*...
* önemli veya anlatılması gerekli görülmeyen şeyler için kullanılır.
* birlikte kullanıldığı fiilin bir türlü gerçekleşemediğini anlatır.
* Bilememe durumu, bilmezlik.