Büyük Türkçe Sözlük
* Dalgınlaşmak işi.
* Dalgın duruma gelmek.
* Dalgınlaştırmak işi.
* Dalgın duruma getirmek.
* dalgınlık dolayısıyla fark edememek.
* birinin dalgınlığından yararlanıp kendi isteğini gerçekleştirmek.
* Dalgın olma durumu veya dalgınca davranış.
* Derin uyku durumu.
* Bir yüzeyde renk dalgalanması sonucu görülen parlaklık, meneviş, hare.
* Güpegündüz.
* Su altına dalan (kimse, hayvan).
* hoşlanmadığı şeyleri yaparak birini kızdırmak.
* bir kimseye bir iş yaptırmak için asılmak, musallat olmak, sıkıştırmak.
* Güzel bir görünüş, bir düşünce karşısında kendinden geçercesine sessiz bir coşkuya dalma, istiğrak.
* (deniz, göl gibi yerlerde) suyun içinde kaybolup yeniden görünmek.
* (deniz, göl gibi yerlerde) az süre kalmak.
* birçok yerlere girmek.
* bir düşünce veya hayal ile bulunduğu ortamdan uzaklaşmak.
* Dalmak işi veya biçimi.
* Topu yakalamak amacıyla savunmadaki bir oyuncunun yatay olarak sıçraması, plonjon.
* İç kulaktaki kemik dolambacın orta bölümü.
* Kendisine çıkar ve yarar sağlayacak olanlara aşırı bir saygı ve hayranlık göstererek yaranmak isteyen kimse, şaklaban.
* Saraylarda devlet...
* Dalkavuk gibi, dalkavuğa yakışır (biçimde).
* Dalkavuklaşmak işi.