Büyük Türkçe Sözlük
* Tıkınmak işi.
* Eline geçen yiyeceği oburca yemek.
* Yemek yemek.
* Tıkırdayan, birbirine vuran, çarpan şeylerin çıkardığı ses.
* Para.
* Düzenli bir biçimde, hiç ara vermeden, aksamadan.
* Tıkırdamak işi.
* İnce ve kuru ses çıkararak gürültü etmek, tıkırtıyapmak.
* Tıkırdatmak işi.
* Tıkırdamasını sağlamak, tıkırdamasına sebep olmak.
* (yemeği) Bir taşım kaynatmak.
* geçim düzeni iyi sağlanmış.
* varlıklı olmak, hâli vakti yerinde olmak.
* (iş için) yolunda, iyi, düzgün olmak.
* geçim düzenini iyi olarak sağlamak.
* Hafif ve kuru bir sesle çıkan gürültü
* Tıkışmış olan.
* Tıkışık olma durumu.
* Bir yerde aşırıkalabalık olma durumu, izdiham.
* Tıkışmak işi.
* Birlikte bir yere tıkılmak.
* Dopdolu, sıkışık bir vaziyette.
* Tıkıştırmak işi.
* Hiç boş yer kalmayacak biçimde doldurmak, gelişigüzel koymak, tıka basa sokmak.
* Acele ile birine bir şeyi yedirmeye çalışmak veya iyice...