Büyük Türkçe Sözlük
* Nasihatçinin işi.
* Dinî konularda öğüt veren eser.
* (bir kimse, bir olay veya bir konu için) Ne gibi, ne türlü.
* Bir işin ne biçimde, hangi yolla olduğunu belirtmek için kullanılır.
* Bir...
* iki cümle arasındaki anlam ilişkisini "olduğu gibi" anlamında bağlar.
* her nasılsa.
* her durumda, er geç.
* Herhangi bir sebeple veya bilinmeyen bir sebeple.
* Kuşkusuz, er geç, elbette.
* bir kimsenin sağlığını ve durumunu öğrenmek içir sorulan nezaket sorusu.
* Atama.
* Birinin payına düşen şey.
* Bir kimsenin elde edebildiği, sahip olabildiği şey.
* Kısmet, talih, baht.
* Günlük kazanç.
* (Bektaşilikte) tarikata girme töreni yapılmak.
* yararlanmak, kısmetine düşeni elde etmek.
* fırsat vermek.
* eriştirmek.
* fırsat düşmek, elvermek.
* (mutluluk veren ve güzel şeyler için) erişmek, ulaşmak, kavuşmak.
* Nasiplenmek işi.
* Nasibini almak, sebeplenmek.
* En çok el ve ayağın sürekli sürtünmelere uğrayan noktalarında üst derinin kalınlaşması ve sertleşmesiyle oluşmuş deri.
* Nesir yazan, nesir ustası.
* Yayan, saçan.
* (gazete, dergi, kitap) Yayımlayan, çıkaran, yayımcı, tâbi, editör.
* nasırlanmak.
* duygusuzlaşmak, duyarlığını yitirmek.
* menfaatlerine dokunmak.