Büyük Türkçe Sözlük
* Öğürleşmek işi.
* Öğür olmak, birbirine alışmak, istinas etmek.
* Öğür olma durumu, istinas.
* Öğürmek işi.
* Kusarken veya kusacak gibi olurken öğürtü sesi çıkarmak.
* Böğürmek.
* Öğürtlemek işi veya durumu.
* Ayırmak, ayıklamak, seçmek, temizlemek.
* Öğürtmek işi veya biçimi.
* Öğürmesine yol açmak.
* Öğürmek işi.
* Öğürürken çıkan ses.
* öğürmeye başlamak.
* Öğürten.
* Öğürmek işi veya biçimi.
* Bkz. ovuşturmak.
* Bir kimseye yapması veya yapmaması gereken şeyler için söylenen söz, nasihat.
* bir kimseye yapması veya yapmaması gereken şeyler için yol göstermek, nasihat etmek.
* Öğüt veren kimse, nasihatçi.
* Vaiz.
* Öğütlemek işi, nasihat.
* Birine bir şeyi yapmasını veya yapmamasını salık vermek, nasihat etmek.
* Öğütmek işi.