Büyük Türkçe Sözlük
* (bir olayla ilgili olarak) iyice anlamak.
* Anlamak işi veya biçimi, telâkki, zihniyet.
* Anlama yeteneği, feraset, izan, zekâ.
* Hoş görme, hâlden anlama.
* Ayırıcı bir nitelik olmak...
* istenilen veya söylenilen bir şeyi hoşgörüyle karşılamak.
* Anlayışı olan, ferasetli, izanlı, zeki.
* Hoşgörülü.
* Anlayışlı olma durumu.
* Anlayışı kıt olan, kafasız, kavrayışsız, vurdumduymaz, kalın kafalı, izansız, ferasetsiz, gabi.
* Hoşgörüsüz.
* Anlayış kıtlığı, kafasızlık, kalın kafalılık, vurdumduymazlık, izansızlık, gabavet.
* Hoşgörüsüzlük.
* Güzel, gösterişli, ünlü.
* Kısa süren, bir an içinde olan.
* Duyu ve iradeden ayrı olarak düşünülen bilme melekesi, anlama gücü, usa vurma, yargılama, müdrike, entelekt.
* Duyu ve irade karşısında anlığın üstünlüğünü ileri süren doktrin, zihniye, entelektüalizm.
* Birini veya bir şeyi akla getirerek sözünü etme.
* Ölmüş bir insanı hatırlamak için yapılan tören, ihtifal.
* Bir kişiyi veya bir olayı hatırlamak için yapılan tören.
* Birini veya bir şeyi akla getirerek sözünü etmek veya onu düşünmek, zikretmek, hatırlamak.
* Bir sözü ağzına almak.
* Bir armağanla gönlünü...
* Anılmak için verilen şey, hatıra, yadigâr, bergüzar.
* Çocuğunu dünyaya getiren kadın.
* (kadın) çocuk sahibi olmak.
* Annenin annesi.
* Anne olma niteliği veya durumu.
* annelik görevini yapmak veya anne gibi ilgi ve yakınlık göstermek.
* Sıtma mikrobunu aşılayan bir tür sivrisinek (Anopheles maculipennis).