Büyük Türkçe Sözlük
* Uğramış, yakalanmış, tutulmuş.
* uğramak, tutulmak.
* yakışıksız bir durum karşısında şaşmak.
* ağlayacak gibi olmak.
* hemen söyleyecek durumda olmak.
* Ağzın, dişleri örten ve dışarıya doğru az veya çok kıvrılan üst ve alt kenarlarından her biri.
* Ağız.
* Dudak ünsüzlerinin veya yuvarlak ünlülerin düz ünlüleri etkileyip yuvarlaklaştırması.
* Dudakları boyamak için kullanılan kokulu, renkli madde, ruj.
* bir şeyi beğenmediğini, küçümsediğini belli etmek, umursamamak, küçüksemek, pek aldırış etmemek.
* Üst dudağın ortasındaki oluk.
* öpüşmek.
* Sözlendirmede, perdedeki görüntüde yer alan dudak hareketlerine uygun ses çıkarma.
* hayran bırakmak.
* hayrete, şaşkınlığa düşürmek.
* Rujun daha kalıcı olmasını sağlayan ve dudak çizgilerini belirlemeye yarayan kalem.
* bardak veya fincan gibi kapları, ağzına kadar doldurmayıp dudağın yanaşabileceği kadar boş bir yer bırakmak.
* somurtmak.
* İçtiği sigaranın dumanını içine çekmeksizin dışarı üfleyen tiryaki.
* belli belirsiz anlatmak, isteksizce söylemek.
* Ağız boşluğundan gelen havanın dudaklara çarpıp patlamasıyla veya dudakların aralığından sızmasıyla oluşan ünsüz.
* Bkz. tavşan dudağı.