Büyük Türkçe Sözlük
* Eğitici.
* Kendisine bir çocuğun eğitim ve bakımı verilmişolan kadın.
* Mürebbiye olma durumu.
* Mürebbiyenin görevi.
* Bir başkasından daha çok beğenilip tercih edilen, üstün görülen, yeğ, yeğrek.
* Refah ve varlık içinde yaşayan, gönençli.
* Gönençle, sıkıntısız bir biçimde, bolluk içinde.
* karar, sözleşme, anlaşmayı yazılmasından çok kısa süre sonra bozmak.
* Yazı yazmak, desen çizmek veya basmak için kullanılan, türlü renklerde sıvı madde.
* Kafadan bacaklılardan, ılıman ve sıcak denizlerde yaşayan, eti yenen, kendini korumak için siyah renkli bir sıvı salarak suyu bulandıran bir...
* ...den oluşmak.
* öğrenim görmek.
* öğrenim görmüş, kültürlü.
* Mürekkep yapan veya satan kimse.
* Mürekkeplemek işi.
* Mürekkep sürmek, mürekkep dökerek veya damlatarak bir yüzeyi lekelemek.
* Mürekkeplenmek işi.
* Mürekkep sürülmek, dökülmek veya damlatılmak.
* Mürekkep sürülmüş, dökülmüş veya damlatılmış olan.
* İçine mürekkep konularak kullanılan.
* Gemi, uçak gibi taşıtlarda işbaşındaki görevli olan kişiler.
* Dizilmiş, dizili.
* Gizli bir amaçla düzenlenmiş, yapılmış (iş).
* Sonradan düzenlenmiş, derlenmiş.