Büyük Türkçe Sözlük
* Düğme, fermuar, boncuk gibi şeyler yapan veya satan kimse.
* Düğme yapma veya satma işi.
* Düğüm yapmak.
* Düğmelemek işi.
* Bir şeyin düğmesini iliğine geçirmek, iliklemek.
* Düğmelenmek durumu.
* Düğmelenmek işine konu olmak veya düğmelemek işi yapılmak, iliklenmek.
* Düğmesi olan.
* Düğme ile tutturulan.
* Düğmesi olmayan.
* Düğme ile tutturulamayan.
* Elendikten sonra geriye kalan en ince bulgur.
* Pirinç.
* İplik, ip, halat gibi bükülebilir şeyleri kıvırıp kendi üzerine veya birbirine dolayarak yapılan boğum.
* Anlaşılamayan, çözülemeyen karışık...
* düğümlemek.
* Üzerinde düğümler olan.
* Bir şeyin sonuçlanması için çözülmesi, açıklığa kavuşturulması gereken güç yanı.
* parasını pintilik ederek saklamak.
* düğümlemek.
* parasını pintilik ederek saklamak, biriktirmek.
* Düğümlemek işi.
* Düğüm yapmak.
* Düğüm yaparak bağlamak.
* Düğümlenmek durumu.
* Düğümle bağlanmak.
* Sıkışmak.
* Bütün sorunlar bir yerde toplanıp birleşmek.