Büyük Türkçe Sözlük
* yapmakta bulunduğu işi güçleştirecek durumlar yaratmak.
* Sarhoşeden şeyler, alkollü içkiler.
* Güç, zor, çetin.
* Engel, güçlük, zorluk.
* Güçlük, güçlükler, zorluklar.
* zorluk, güçlük içinde kalmak.
* Güçlüğü olan, zorluk içinde olan.
* Bağbozumuna yakın bir zamanda yetişen, kalınca kabuklu, iri ve uzun taneli bir üzüm.
* Müşkülleşmek işi veya durumu.
* Müşkül duruma girmek, güçleşmek, zorlaşmak.
* Güç beğenen, titiz.
* Barışçı bir yolla.
* Müslüman.
* Sık dokunmuş, parlak, ince, yumuşak bir tür kumaş.
* Bu kumaştan yapılmış olan.
* Takılmış bulunduğu boru veya kabın içindeki akışkanı, istenildiğinde akıtabilecek bir düzende yapılmış açılır kapanır alet.
* El yıkamaya...
* Musluk satan veya onaran kimse.
* Abdest almak için ceketini çıkaranların para veya değerli şeylerini çalarak hırsızlık yapan kimse.
* Muslukçunun yaptığı iş.
* Abdest almak için ceketini çıkaranların para veya değerli şeylerini çalarak yapılan hırsızlık.
* Musluğu olan.
* Musluğu olmayan.
* İslâm dininden olan kimse.
* Dine bağlı, dindar.
* Doğru, haktan ayrılmaz kimse.
* Doğruluktan ayrılmaz, dürüst, hakyemez adam.