Büyük Türkçe Sözlük
* Amfiteatrın ortasında, boğa güreşi, yarış, oyun gibi türlü gösteriler yapılan alan.
* Siyasî çekişmelerin geçtiği yer.
* Sıvıölçer.
* Dokuma tezgâhlarında enine atılan iplik, atkı.
* Argaçlamak işi.
* Dokumada argaç atmak.
* Boynuzlugillerden, Kuzeydoğu Asya'da yaşayan, büyük boynuzları olan yaban koyunu (Ovis ammon).
* Yorgun, zayıf, bitkin.
* Beceriksiz.
* Argın olma durumu.
* Geçit, boğaz, darboğazı, derbent.
* Keklik tutmakta kullanılan, tahtadan kapanların yan taraflarına bağlanan ağaç parça.
* Kullanılan ortak dilden ayrı olarak aynı meslek veya topluluktaki insanların kullandığı özel dil veya söz dağarcığı.
* Serserilerin, külhan...
* Argolaşmak özelliği gösterme.
* Karşılıklı argo konuşmak.
* Söz argo durumuna gelmek.
* Atom numarası 18, atom ağırlığı 39,9 olan, havada %1 oranında bulunan, rengi, kokusu ve tadı olmayan bir element. Kısaltması Ar.
* Kafadan bacaklılardan, salyangoz kabuğu biçiminde kabuğu olan ve ahtapota benzeyen bir hayvan (Argonauta argo).
* Bir çıkış kümesinin değişkenine verilen ad.
* İran'dan geçerek Kuzey Hindistan'a yerleşen halk veya bu halktan olan kimse.
* Bu halkla ilgili, bu halka özgü.
* Çıplak.
* Özgür, hür.
* Temiz, münezzeh.
* Yabancı şeylerden arınmış, katışıksız, saf, halis.
* Günahsız.
* Zar kanatlılardan, bal ve bal mumu yapan, iğnesiyle sokan...
* işini bilen kimse nereye başvuracağını bilir.
* Kör, kanatsız, kızılca renkli küçük sinek (Braula caeca).