Büyük Türkçe Sözlük
* Doğu bilimci, şarkiyatçı, oryantalist.
* Her yeri aynıdüzeyde olan, düz.
* Düzlem.
* Bir yeri istilâ eden, yönetimi altına alan (kimse, devlet, ordu vb.).
* Salgın.
* Çoğalması istenilen, artmış.
* Her dizesine bir küçük dize eklenmiş divan edebiyatı nazım türü.
* Sevindiren haber, sava, müjde.
* Muştu getiren, savacı, müjdeci.
* Muştulamak işi.
* Sevinilecek bir işin, olayın, vb. nin olduğunu birine haber vermek, mujdelemek.
* Muştulanmak işi, müjdelenme.
* Sevinçli bir haber verilmek, müjdelenmek.
* Muştu bildiren, sevindirici, müjdeli.
* Muştucuya verilen armağan, müjdelik.
* Yazıtaslağı, karalama.
* Bir şeyin kötü benzeri.
* Karalama defteri.
* Müsvedde yapmaya elverişli.
* Karalama için kullanılan kâğıt.
* Bütün özlemlerin eksiksiz ve sürekli olarak yerine gelmesinden duyulan kıvanç, kut, saadet.
* Elli şiniklik tahıl ölçeği.
* Geçici kazanç.
* Geçici olarak yapılan nikâh.
* Bazı yerlerde kadına verilen para karşılığında yapılan geçici nikâh, evlenme.
* Veri.