Büyük Türkçe Sözlük
* Çalıştırmak işi veya biçimi.
* Çalışmasını sağlamak.
* Çalışmak işini yaptırmak.
* Çalkar.
* Çalkar.
* Çalkalamak işi.
* İçinde bir şey bulunan bir nesneyi sarsarak sallamak.
* Sulu bir şeyi sarsarak veya çırparak karıştırmak.
* Sudan sarsarak geçirmek veya içinden...
* Çalkalanmak işi veya biçimi.
* Çalkalanmak işi.
* Çalkalanma işine konu olmak.
* Dalgalanmak.
* Çalkalatma işi veya biçimi.
* Çalkalatmak işi.
* Çalkatmak.
* Çalkalama işi veya biçimi.
* Çalkamak işi.
* Çalkalanarak yapılan.
* Tahıl elemek.
* Çalkanmak işi veya biçimi.
* Çalkanmak işi.
* Çalkamak işine konu olmak.
* (deniz, göl için) Dalgalanmak.
* Coşmak.
* (haber, söylenti) Herkesin ağzında dolaşmak.
* Coşkunluk, hareketlilik...
* (deniz) Dalgalanma.
* Çalkanmış şey.
* Kalbur yardımıyla ayrılan çer çöp.
* Coşku.
* Kargaşa ve bunalımın yol açtığı düzensiz, karışık...
* Çalkantısı olan.