Büyük Türkçe Sözlük
* bulaşmak, sürekli görünür durumda olmak.
* sonradan ortaya çıkmak.
* Engebe.
* Aksama, aksaklık.
* Bir notanın sesini yarım ton yükseltmek, alçaltmak veya eski durumuna getirmek için notanın soluna konulan diyez...
* Yüksek bir makama sunulan mektup veya dilekçe.
* Bozulmak, işlemez duruma gelmek.
* Arızalanmak işi.
* Arıza, aksaklık göstermek.
* Engebeli.
* (Araç vb. için) Aksayan, işlemeyen, bozulmuş.
* Yarım yamalak, idare edecek biçimde.
* Engebesiz, düz.
* Aksamayan, bozulmadan işleyen.
* Huzurlu, rahat, mutlu.
* Sonradan olan, dıştan gelen.
* Geçici, eğreti.
* Büyük bira bardağı.
* Arjantin halkından olan.
* İçinden su akıtmak için toprağı kazarak yapılan açık oluk, arık, hark, cetvel, kanal.
* Bir şeyin temel tutulan yüzünün tam ters yanı.
* Bir şeyin sırt durumunda olan yüzeyi.
* Geri kalan bölüm.
* Art, peş.
* Otururken sırtın...
* eski ilgiyi göstermez olmak, yabancı gibi davranmak.
* Geriye doğru.
* Hemen birbirinin arkasından, art arda.
* birbirini korumak için birleşmek, destek olmak, dayanışmak.
* Hayvanlarda vücudun gerisinde bulunan ayaklardan biri.
* bir koruyucu, kayırıcı bulmak.
* bir kimseyi başkalarına karşı korumak, kayırmak.