Büyük Türkçe Sözlük
* eşkıyalıktan vazgeçmek.
* Bir yüzeyin eğiklik derecesini anlamaya yarayan araç, tesviye aleti.
* Bkz. kabarcıklı düzeç.
* Aynı düzeye getirme, yüzey ayrımlarını ölçme, tesviye.
* Bir yerin değişik noktalardaki yükseltisini, belli bir yatay düzleme göre (deniz...
* Düzelmek durumu.
* Düz duruma gelmek, düzleşmek.
* Kötü, bozulmuş bir durumda iken düzenli duruma gelmek.
* (hava için) Soğuk ve yağış azalmak.
* (hasta için) İyi...
* Düzeltmek işi, tashih.
* Basılmakta olan bir eserin provaları üzerinde özel düzeltme işaretleriyle yanlışları gösterme.
* Düzeltme işini yapan.
* Düzeltmen, musahhih.
* Yaşama ve çalışma şartlarının etkisiyle oluşan vücut bozukluk ve aksaklıklarını önlemek veya gidermek için uygulanan özel beden eğitimi türü.
* Düzeltici olma durumu, düzelticinin görevi, musahhihlik.
* Düzeltilmek işi.
* Düzeltmek işine konu olmak veya düzeltmek işi yapılmak.
* Düzeltme işi.
* Düzeltmek işi, tashih.
* Reform, iyileştirme, ıslahat.
* Düzelti.
* Kalın olup da ince okunan ünlülerle birlikte bulunan g, k, l ünsüzlerini ve önünde ünlüleri ince okutmak veya yabancı kelimelerde uzun okunması...
* Düzgün duruma getirmek.
* Bozukluğunu gidermek, onarmak.
* Yanlıştan kurtarmak, tashih etmek.
* Dizilmekte olan bir eserin provalarını düzeltme ile görevli kimse, düzeltici, musahhih.
* Bir birleşiğe veya bir karışıma girecek madde miktarlarının belirtilmesi, dozaj.
* Düzemek işi.
* Herhangi bir karışımı istenilen orana göre hazırlamak, karışımın dozunu belirlemek.
* Belli yöntem, ilke veya yasalara göre kurulmuş olan durum, uyum, nizam, sistem.
* Soyut ve somut nesnelerin bir sıraya, bir hedefe, bir amaca...