Büyük Türkçe Sözlük
* Sularını ırmağa veya göle veren yerlerin bütünü.
* Boş duruma getirmek.
* Dökmek, boca etmek.
* Bir silâhta ne kadar mermi varsa hepsini arka arkaya patlatmak.
* Derdini dökmek.
* Kusmak.
*...
* Boşamak işi.
* Kanunlara göre iki eş, aile ilişkisini kesmek.
* Karısı ile arasındaki nikâh bağını bozmak.
* Boşandırmak işi veya durumu.
* Boşanmasını sağlamak.
* (karı ile kocayı) İstekleri üzerine kanunlara uyarak ayırmak.
* Boşanmak işi.
* Eşlerden birinin boşanma ilâmı almasıyla evlilik birliğinin son bulması.
* Eşlerden birinin evlilik birliğine son verecek kararı elde etmek için açtığı dava.
* Mahkemenin boşanmayı kesin hükme bağladığını belirterek verdiği resmî belge.
* (karı ve koca) Mahkeme kararı ile birbirinden ayrılmak.
* (hayvan) Başlığından, koşum takımından veya bağından kurtulmak.
* Birdenbire ve bol...
* umutsuz olarak girişilen bir iş, iyi sonuç vermek.
* Boşatmak işi.
* Boşamak işini yaptırmak.
* Boşatma işini yaptırtma.
* Boşatma işini yaptırtmak.
* Saklanması gereken şeyleri söyleyiveren, sır saklayamayan, geveze.
* Yerli yersiz konuşan (kimse).
* Boşboğaz olma durumu.
* gereksiz, yersiz, düşüncesiz konuşmak.
* Boşlamak işi, ihmal.
* Bırakmak.
* İlgi göstermemek, ihmal etmek.