Büyük Türkçe Sözlük
* Bostancıların bağlı oldukları ocak.
* Bostan işleriyle uğraşma.
* Bostancının görevi.
* Bostan olmaya elverişli yer.
* Gereksiz yere, boşuna.
* Boş yere, yararsız yere, gereksiz, beyhude, nafile, tevekkeli.
* Küçük gemi.
* Ağaç, plâstik veya kauçuktan yapılmış küçük sandal.
* Uzun konçlu, kapalı ayakkabı.
* Bitki bilimi, nebatat.
* Otsu veya çalı türü bitkilerin yetiştirildiği ve incelemelerinin yapıldığı halka açık bahçe.
* Otsu ve çalı türü bitkiler ve değişik ağaç türleri ile düzenlenmiş, dinlenme ve gezme amacıyla halka açık geniş alan.
* Bitki bilimci.
* Bir şeyin tabanı ile en yüksek noktası arasındaki uzaklık.
* Bir yüzeyde, en sayılan iki kenar arasındaki uzaklık, en karşıtı.
* Uzunluk.
* Yol...
* İslâm dininin gerekli bulduğu durumlarda ve biçimde yıkanıp abdest alma, gusül.
* boyu uzamak, boylanmak.
* boyu uzamak, boylanmak, gelişmek.
* İnsanı bütünüyle gösteren büyük ayna.
* Boyun en saygın ve lider kimliğine sahip kişisi.
* Vücudun yapısı bakımından biçimi.
* Geçerlilik, değer.
* uzun ve biçimli.
* Çeşitli büyüklük ve nitelikte.
* görünmek.
* gösteriş yapmak.