Büyük Türkçe Sözlük
* İşini sağlama bağlayan kimse.
* Sağlamlamak işi.
* Sağlam bir duruma getirmek.
* Bir durumun, bir sözün doğru, gerçek olduğunu kanıtlamak.
* Sağlamlaşmak işi.
* Sağlam duruma gelmek.
* Sağlamlaştırmak işi.
* Sağlam bir duruma getirmek, pekiştirmek.
* Sağlam olma durumu.
* Sağlanmak işi veya biçimi.
* Sağlanmak işi.
* Sağlanmak işine konu olmak.
* Sağlam niteliği olan, sağlayan.
* her iki yanda olan.
* her iki yandan.
* Sağda ve solda olan.
* Sağda ve solda olarak, hem sağına hem soluna.
* Sağlıkla, esenlikle, rahatlık içinde.
* ayrılırken kalanlara söylenen bir esenlik sözü, hoşça kal.
* yaşamakta iken, yaşarken.
* içki içerken "sağlıklı olmanız dileğiyle içiyorum" anlamında söylenen söz.
* Vücudun hasta olmaması durumu, vücut esenliği, esenlik, sıhhat.
* Vücudun iyi veya kötü olması durumu.
* Sağ, canlı, diri olma durumu.
* Salık.
* Sağlığın, hastalanmadan önce korunması ile ilgili bilimsel incelemelerle uğraşan tıp dalı, hijyen.
* Sağlık konularını içine alan tıp dalı.