Büyük Türkçe Sözlük
* Kavrulmuşet, kavurma.
* Hafif ve ince ağrı.
* Ruhî acı, ıstırap.
* Sızma niteliği olan.
* Ciğerlerden gelen havanın, ağız boşluğundaki hafif kapalı bir engele çarpıp sızması ile oluşan ünsüz.
* Sızıldanmak işi.
* Sızlanmak, yakınmak.
* Sızısı olan.
* Sızlanma, yakınma, şekva, şikâyet.
* Hoşnutsuzluk.
* Sızlanmasız, yakınmadan.
* Sızlamak, sızlanmak gibi fiillerin anlamını pekiştirir.
* Sızan şey.
* Genellikle iltihaplanma sebebiyle deri veya mukozada beliren sıvı, akıntı.
* (hastalık için) Sızıntıyapan.
* Sızırmak işi.
* Sızdırmak, süzmek.
* Sızmak işi veya biçimi.
* Sızlamak işi.
* Sızısı ortaya çıkmak, sızısı olmak.
* Sızlanmak.
* Sızlanmak işi veya biçimi.
* Sızlanmak işi
* Kendine yapılan bir haksızlığı, kendisini tedirgin eden bir durumu, çare bulması veya sadece sıkıntısına ortak olması için karşısındakine...