Büyük Türkçe Sözlük
* çok geniş, alabildiğine rahat hareket edilebilecek yer ve ortam yaratmak, veya bulmak.
* at koşularının yapıldığı meydan.
* At veya at arabaları koşularının yapıldığı yer.
* (nişan, madalya, elmas, plâka gibi göğse takılan şeyler için) pek büyük.
* gerekli şartlar her zaman bir arada bulunmaz.
* atla hüner göstermek.
* yarışmak.
* bildiği ve istediği gibi davranmak.
* söyleneni dinlemeyene söylenen bir uyarma sözü.
* Çift kanatlılardan, uzunluğu 8 mm kadar olan, kanatları büyük ve küt, at, sığır ve domuzların bacak ve kuyruk aralarında yaşayan, eklem bacaklı...
* yapacak güç var, ama kullanma imkânı yok.
* Baba.
* Dedelerden ve büyük babalardan her biri.
* bir işi ters yapmak.
* Bkz. atabey.
* Eski Türk devletlerinde, özellikle Selçuklularda şehzadelerin eğitimi veya bağımsız olarak bir eyaletin yönetimi ile görevli vezir.
* Uzaklarda bulunan ve birçok kuşaktan beri görünmeyen birtakım özelliklerin yeni bir kuşakta birden ortaya çıkması, ataya çekme, atavizm.
* gelenek hâlinde eskiden beri bilmek, yapmak, uygulamak.
* Soyda temel olarak babayı alan ve ailede çocukları baba soyuna mal eden topluluk düzeni, pederşahîlik.
* Ataerki temeline dayanan, pederşahî, patriarkal.
* Düşüncesizce her işe atılan, cüretkâr.
* Geveze, yalancı.
* Atılım, akın.
* Saldırı, saldırış, hücum, hamle.
* akın yapmak, atılım yapmak.
* Atak olanın durumu veya atakça iş, davranış, cüret.
* Tembellik.
* İşsizlik, işsiz kalma, işlemezlik.