Büyük Türkçe Sözlük
* Atılmak işi.
* Atmak işine konu olmak.
* Saldırmak, hücum etmek.
* Bir şeye doğru birden gitmek, birden bir davranışta bulunmak.
* Bir işe girişmek, başlamak...
* Atmak işi.
* Atılan bir şeyin gidebildiği uzaklık.
* Pamuğu, yünü yay veya tokmak gibi bir araçla kabartma, ditme işini yapan kimse, hallaç.
* Atımcının işi, hallaçlık.
* Silâhı doldurmaya yetecek veya en az bir atım yapabilecek barut miktarı.
* Konuşacak, yazacak söz veya bilgi.
* çok sevilen bir şey yapılırken veya sevilen bir yiyecek yenilirken sonuç kötü de olsa katlanılacağını anlatır.
* eşeğini sağlam kazığa bağlamak.
* bir kimse veya bir şey için kötü konuşmak.
* abartmalı konuşmak.
* Atmak işi veya biçimi.
* Bir silâhın mermisini amaca ulaştırmak için gereken iş ve bilgi.
* (kalp, nabız için) Vuruş, çarpış.
* Silâh atma alıştırmaları yapılan yer, poligon.
* Atışmak işi.
* Saz şairlerinin deyişle tartışmaları.
* Ağız kavgası etmek.
* Kendisine dargın olan bir kimseye barışıkmış gibi söz söylemek.
* Saz şairleri, belli bir ayak üzerine birbirlerini küçük...
* Atıştırmak işi.
* Ayaküstü yemek yenilen yer.
* Acele olarak yemek veya içmek.
* (yağmur veya kar) Serpiştirmek.
* Atıştırmaya yarayan.
* Soğuğa karşı omuzlara, başa, sırta veya boyna alınan örtü.
* Bazı kadın ayakkabılarında ve çocuk patiklerinde ayağın üstünden geçen, yandan...
* Dokumacılıkta mekikle enine atılan iplik kumaşın en ipliği.
* Atkılamak işi.