Büyük Türkçe Sözlük
* Ondülesi olan.
* Ondülesi olmayan.
* Ondurmak işi.
* Onmasını sağlamak, iyiye döndürmek.
* Öldürücü, kötüleştirici.
* bir şey veya bir kimseye öncelik tanımak (tanınmak).
* önden yürümek.
* kılavuzluk etmek.
* ortaya koymak, meydana çıkarmak, göstermek.
* (birini) ilkin harekete geçmesi için önermek.
* ileri sürmek.
* Hidratlıdoğal oksit.
* Bir işin tamamlanması için tanınan ek süre, mehil.
* İşsözleşmesine göre işçinin işten çıkarılması durumunda tanınan süre.
* Bir şeyin nitelik veya nicelik bakımından değeri olma durmu, ehemmiyet.
* değer vermek, önemli saymak.
* Önemi olan, mühim, ehemmiyetli.
* Önemli sayılabilecek kadar.
* Ciddî.
* Önemsemek işi.
* Önemli saymak, önem vermek, mühimsemek.
* Önemsenmek işi veya biçimi.
* Önemsenmek işi.
* Önem verilmek, üzerinde durulmak.