Büyük Türkçe Sözlük
* Gücü bir işe yetmez olanın durumu, güçsüzlük.
* Beceriksizlik.
* Birinin borcunu vaktinde ödeyememesi durumu.
* Gücü bir işe yetmez olan, güçsüz.
* Beceriksiz.
* çok uğraşmaya rağmen o işi yapamamak.
* Söz söyleyen kimsenin kendi yaptıklarını abartmamak için kullandığı "acizlere yakışacak biçimde" anlamında bir nezaket sözü.
* Alçak gönüllülük göstermek için "ben" zamiri yerine kullanılan bir söz.
* Beceriksizlik, güçsüzlük.
* Bir cismin yüzeyi üzerinde sert bir madde veya bir araç sürterek onu düzleştirip parlatma, perdah.
* Demircilikte delik büyütmekte kullanılan...
* Açkı yapan (kimse), perdahçı.
* Anahtarcı.
* Açkılamak işi.
* Açkı ile parlatmak.
* Açkılanmak işi.
* Açkı yapılmak, perdahlanmak.
* Açkılatmak işi.
* Açkı işi yaptırmak, perdahlatmak.
* Açkı yapılmış, perdahlanmış, perdahlı.
* Açkı yapılmamış, perdahlanmamış, perdahsız.
* açlık hissini geçiştirmek, yatıştırmak.
* Aç olma durumu.
* Kıtlık.
* Yoksulluk.
* Aşırı istek içinde bulunmak.
* yoksulluk içinde bulunmak.
* Kendisine veya başkalarına yapılan bir haksızlığı protesto için bir kimsenin aç durarak gösterdiği tepki.