Büyük Türkçe Sözlük
* Ayak yardımı ile işletilen makine.
* Hile.
* Gezgin satıcı.
* verilen bir işi ağırdan almak.
* gönderilen yere isteği ile gitmemek.
* Görgüsüzlükleri veya bilgisizlikleri dolayısıyla toplum içinde aşağı durumda olan kişiler.
* Bkz. tarak.
* Ayakta oluşan bir hastalığın veya rahatsızlığın tedavisi.
* Ayakta tedavi.
* Ayak parmakları arasından çıkan pis kokulu salgı.
* Hizmet için bir yere gönderilen kimseye verilen ücret, ayak kirası.
* Futbol.
* mani yarışmalarında karşısındakine uyması gereken uyağı vermek.
* Yatanın veya yatılan bir yerin ayak uzatılan yönü, yeri.
* Ayak parmak uçlarının oluşturduğu dar dayanak yüzeyi.
* yürüyüşte adım atışını başkalarınınkine uydurmak.
* kendi gidiş ve davranışını başkasınınkine benzetmek.
* âşık atışmalarında dinleyicilerden biri uyak belirtmek.
* Yalın ayak.
* birini aldatmak, kandırmak için dalavere çevirmek.
* Gelip geçenlerin çok olduğu yer.
* hakir görülmek, gözden çıkarılmak.
* ezilmesine, yok olmasına göz yummak, korumamak.
* bir işe yaramadığı hâlde herkesin işine engel olacak biçimde ortalıkta dolaşmak.
* Bir yere dışarıdan gelen insan ve eşyadan alınan vergi, toprakbastı.