Büyük Türkçe Sözlük
* uzun süre ayakta kalmak veya yürümekten çok yorulmak.
* güçlükle yürümek, ayağını sürümek.
* bir taşıta binerek yürümekten kurtulmak.
* çok yavaş, sessiz, gürültü yapmamaya özen göstererek yürümek.
* Ayağı olan.
* Bir destekle yere dayanan.
* Ayakla işletilen.
* Çok hareketli, yaramaz, cin gibi çocuk.
* Halk şiirinde müstezat tarzında söylenen deyiş.
* Pek çok konuda bilgisi olan, çok şey okumuş ve öğrenmiş olan, sorulan her soruya cevap verebilen kimse.
* Cinaslı ayaklarla söylenen bir mani türü.
* Ayakla işletilen makinelerde ayağın bastığı yer, pedal.
* Ayak basacak yer.
* Ayakçak.
* Taban.
* Ayağı olmayan.
* Omurgalı hayvanlarda amfibyumlar sınıfının en ilkel yapılı türlerini içine alan bir takım.
* Ayağa kalkmış durumda.
* Telaşlı, heyecanlı.
* oturacak yer bulamamak.
* yıkılmamak, çökmemek.
* değerini yitirmemek, önemini korumak.
* hastanın yatağa yatırılması gerekli görülmeyerek kendisine ayakta yapılan tedavi.
* oturtmak gerekirken oturtmamak.
* bozulmasına, yıkılmasına, çökmesine engel olmak.
* bir kuruluşun yaşamasını sağlamak.
* o şeyin sürekliliğini...
* aşırı dalgın, şaşkın veya yorgun olmak.
* (kesim hayvanları için) canlı olarak.
* Arkadaş, yoldaş, hempa.
* Yeryüzünde bir noktada çekülün gösterdiği doğrultudaki alt yön.