Büyük Türkçe Sözlük
* Oturmadan, ayakta durarak, kısa sürede.
* Acele olarak.
* Hazır yemek, festfut.
* Ayaküstü.
* İnsanın besin artıklarıyla idrarını boşalttığı yer, abdesthane, helâ, kademhane, memişhane, kenef, tuvalet.
* Karı, eş.
* Belli, açık.
* İleri gelenler.
* Senato üyeleri.
* Besbelli, apaçık, açık seçik.
* belli olmak, bilinir olmak.
* 18 Ocak'ta başlayan bir fırtına.
* Bir aygıtın gereken işi yapabilmesi durumu.
* Saatler için belli bir yere göre kabul edilmiş olan ölçü.
* Altın, gümüş gibi madenlerden yapılmış...
* (bir aygıtın) çalışmasını düzeltmek, düzenli işler duruma getirmek.
* Esnafın kullandığı ölçü aletlerini denetleyen görevli.
* Belli bir ayarı olmayan.
* Ahlâk, karakter veya aklı yerinde olmayan.
* Ayarlamak işi.
* Bir ölçünün doğruluğunu belli bir örneğe göre düzeltmek, doğrulamak.
* Bir aygıtı belli bir iş yapabilecek duruma getirmek.
* İşleri birbiriyle...
* Ayarlanmak işi.
* Ayar edilmek, birbirine uygun duruma getirilmek.
* Ayarlatmak işi.
* Ayar ettirmek.
* (saat ve makine için) Ayarlanmış, doğru çalışması sağlanmış, düzeltilmiş, düzenli, doğru.
* (altın ve gümüş için) Belirli bir ayarı olan.