Büyük Türkçe Sözlük
* Sık sık buyruk veren, buyruk verir gibi konuşan.
* Buyurgan olma durumu.
* Buyurmak işi.
* Bir şeyin yapılmasını veya yapılmamasını kesin olarak söylemek, emretmek.
* Söylemek, demek, düşüncesini bildirmek.
* Gelmek, gitmek, geçmek...
* Buyruk, emir.
* Buyruk, emir veren.
* hiç beklenmedik kötü bir durum karşısında, şaka yollu üzüntü anlatır.
* Büyü ile ilgili olan.
* Odak boyutu birkaç santimetre olan yaklaştırıcı mercek, pertavsız.
* Sürgen doku.
* Büyütmek işi.
* Birisi tarafından yetiştirilmiş kimse.
* Uzakta duran cisimlere dürbün veya benzeri bir araçla bakıldığında cismi gören açının...
* Büyük duruma getirmek, genişletmek.
* Yetiştirmek, bakmak.
* Abartmak, mübalâğa etmek.
* Büyütülmek işi.
* Büyütmek işi yapılmak.
* Aşırılaştırma.
* Büyütmek işi veya biçimi.
* yapılan büyünün etkisinde kalmak, bir şeyin o kimsenin çekiciliğinden kurtulamamak.
* Büyümek işi veya biçimi.
* Donarak katı duruma gelmiş su.
* Çok soğuk bir etki uyandıran şey veya kimseleri anlatmak için kullanılır.
* Künk.