Büyük Türkçe Sözlük
* Renklenmek işi.
* Renkli duruma gelmek.
* Canlılık, hareket kazanmak.
* Rengi olan.
* Beyaz dışında başka rengi veya renkleri olan.
* Neşeli, canlı, ilgi çekici.
* Kendine özgü, ilginç, çarpıcınitelikleri olan...
* Bkz. boyalıbasın.
* Renkleri yansıtan film.
* Ses duyumu sırasında göze birtakım renklerin görünmesi durumu.
* Renkleri olduğu gibi ekrana yansıtan televizyon sistemi veya aleti.
* Renkli olma durumu.
* Bir sıvının renk derecesini ölçmeye yarayan araç, kolorimetre.
* Beyaz ışığı çözümlemeden veren, akromatik.
* Hücrede boyayıkabul etmeyen.
* Renklerle ilgili olan, kromatik.
* Rengi olmayan.
* Gereği gibi rengi olmayan, solgun görünen, soluk.
* Davranışve düşünce yönünden belli bir niteliği olmayan.
* Renksiz olma durumu.
* Kendini belirtecek, göze çarpıcı niteliği olmama durumu.
* Aynı renkte olanlar.
* Aynı renge bağlı olma veya aynı rengi taşıma, renktaş olma durumu.
* Bir hayvanla yaşadığı ortamda renk benzerliği sağlayarak hayvanın...
* korkudan veya utançtan yüzünün rengi değişmek, sıkılmak.
* Atom numarası 75, atom ağırlığı 186,2, yoğunluğu 21 olan, parlak beyaz renkte ve 3150 C° de eriyen bir element. Kısaltması Re.
* Suyun buz tutması 0° C, kaynaması 80° C esas alınıp ikisi arasıseksen eşit parçaya bölünerek elde edilen sıcakölçer.
* Yeniden düzenlenme, yeniden düzen verme.
* Elektrik akımının şiddetini azaltıp çoğaltmaya yarayan araç, dimmer.