Büyük Türkçe Sözlük
* Aylık alan (kimse), maaşlı.
* Karşılığı aylıkla ödenen.
* Aymak işi.
* Kendine gelmek, aklı başına gelmek, ayılmak.
* Gerçeği anlamak.
* Çevresinde olup bitenlerin farkına varmayan, gafil.
* Çevresinde olup bitenlerin farkına varamama durumu, aymaza yakışacak durum, gaflet.
* Göz.
* Işığı yansıtan, varlıkların görüntüsünü veren, cilâlı ve sırlı cam.
* Gemilerde işaretçi erlerin kullandığı dürbün.
* Akıntı ve anaforun...
* dümdüz ve parlak.
* (deniz için) kımıltısız, durgun.
* Yapı, anıt ve çeşme gibi yerlere konan yazılı veya yazısız süslü taş levha.
* Aynayı duvara tutturmak için kullanılan nikel veya kromla kaplanmış metal parçası.
* Büyük, yumurtamsı, kırmızımsı mavi renkli bir erik türü.
* Ayna yapan veya satan kimse.
* Hileci, işine hile karıştıran.
* Aynacının yaptığı iş veya aynacı olma durumu.
* Aynası olan.
* Parlak yüzlü, yakışıklı, güzel.
* Üzerinde az sayıda büyük pullar bulunan bir tür sazan balığı.
* Geminin ve bağlı bulunduğu limanın adı yazılan, düz veya az yuvarlak kıç bölüm.
* Sandalların kıç taraflarında oturanın sırtını dayamasına yarayan tahta.
* Aynası olmayan.
* Hoşa gitmeyen, kötü, yakışıksız, çirkin, ters, biçimsiz.
* Polis.
* Aynasız olma durumu.
* Bataklık.
* Köy oyunlarını yöneten kimse.