Büyük Türkçe Sözlük
* Dil birimlerinin birbirini izlemesinden doğan ve ardışıklığa dayanan düzen.
* Bir kurul, bir topluluk veya kişi adına söz söyleme, onun düşünce ve davranışlarını savunma yetkisi olan kimse.
* Bir komisyonun verdiği...
* Kelime.
* söz varlığı.
* kelime türü.
* Kelime vurgusu.
* Bir kurul, bir topluluk veya kişi adına konuşma görevi, raportörlük.
* Soru anlamı taşımayan cümlelerde anlatılan düşüncenin gerçekte var olmayıp öyle sanıldığını gösterir, sözüm ona, sanki, güya.
* Gerçekte öyle...
* (yapılacağıbildirilmişbir iş) konuşulup gerçekleşmemek.
* Edilgen fiilin özne görevini yüklenmişnesnesi: Kapı açıldı cümlesindeki kapı sözde öznedir.
* bir konu konuşulurken birden araya girip konuşmaya başlamak.
* konuşmaya başlamak, bir konuya girmek.
* başkaları konuşurken araya girip konuşmak.
* konuşmayı bitirmek.
* söz dinlemek.
* Sözle ilgili, söze dayanan.
* Sosyal konularıkapsayan sınav.
* Düşüncelerin iletişimi ve açıklanması için gerekli anlama ve anlatma becerilerini elde etme işi.
* Bir filmin sözlendirilmesinde çalışan kimse, dublâjcı.
* Sözlendirici olma durumu ve sözlendiricinin işi, dublâjcılık.
* Bir filmin görüntüleriyle eşzamanlı olarak sözlü duruma getirilmesi, dublâj.
* Yabancı bir filmin dilini başka bir dile çevirme.