Büyük Türkçe Sözlük
* soluğu tıkanacak gibi olmak.
* dara dar.
* çok konuşmaktan yorulmak.
* ölmek.
* şaşkınlık içinde kalmak.
* güç soluk alacak duruma gelmek veya soluğu büsbütün durmak.
* bunalmak, sıkılmak.
* hayran kalmak, etkilenmek.
* Nefeslemek işi.
* Nefesini bir şeye yöneltmek, üflemek.
* Okuyup, üflemek, nefes etmek.
* Nefeslenmek işi.
* Nefes alacak kadar duraklamak, biraz dinlenmek.
* Soluk alıp vermeden uzunca bir zaman durabilen, nefesi güçlü olan.
* Bkz. üflemeli çalgı.
* Bir soluk alıncaya kadar geçen süre.
* Hava alma yeri, hava deliği.
* Güzel koku.
* Esinti.
* Boynuzdan yapılan bir tür boru.
* Öz varlık, kişilik.
* İnsanın yeme içme gibi ihtiyaçlarının bütünü.
* Pek hoş, istek uyandıran, çok güzel.
* İnsanın, kendi nefsinin isteklerini önleme çabası.
* Bkz. nefsi müdafaa.
* İnsanın isteklerini, hırslarını ve yaptıklarını gözden geçirmesi, doğru veya yanlışlarını vicdanının süzgecinden geçirip bir değerlendirme yapması.
* Sürme, sürgüne gönderme.
* Olumsuzluk ve olumsuz kılma.
* İnkâr etme.
* Bkz. nefyedilmek.
* Bkz. nefyetmek.