Büyük Türkçe Sözlük
* Olanağı olmayan, olma ihtimali bulunmayan, gayrimümkün, imkânsız.
* Olanaksızlaşmak işi, imkânsızlaşma.
* Olanaksız duruma gelmek, imkânsızlaşmak.
* Olanaksız olma durumu, imkânsızlık.
* Bütün, elde bulunanın hepsi.
* Görünüşe göre olacağı sanılan, muhtemel, mümkün.
* Bilginin ancak olasılık değeri olduğunu, kesin doğrunun bilinemeyeceğini, bilginin yalnız olasılığa erişebileceğini ileri süren teoriye dayanan...
* Olasılığa dayanan, belkili, ihtimal, muhtemel.
* Belkili.
* Bir şeyin olabilmesi durumu, olabilirlik, ihtimal.
* O zamana kadar yapılan deneylerle bir olayın ortaya çıkmasının beklenilmesi, ama yine de...
* Bir olayın gerçekleşmesi şanslarının yüzdesini bulmaya yarayan kuralları inceleyen matematik dalı, ihtimaller hesabı.
* Olabileceği ölçüde, olabileceği kadar.
* Ortaya çıkan, oluşan durum, ilgiyi çeken veya çekebilecek nitelikte olan her türlü iş, hâdise, vak'a.
* Önemli tarihî olgu.
* Görüngü bilimi, fenomenoloji.
* hoş olmayan bir durum yaratmak, hâdise çıkarmak.
* olduğundan önemli veya büyük düşüncesini yaratmak, sorun çıkarmak.
* Görüngücülük, fenomenizm.
* Olaylaştırmak işi veya durumu.
* Olay durumuna getirmek, olay yapmak.
* Olayı olan, olay çıkmış olan, hâdiseli.
* Olayı olmayan, hiçbir olay çıkmamış olan, hâdisesiz.