Büyük Türkçe Sözlük
* Bağdaşılmak işi.
* Bağdaşmak işine konu olmak.
* Tutarlık, tutarlılık, insicam.
* Bağdaşmak işi, imtizaç.
* Anlaşmak, uzlaşmak, uymak, imtizaç etmek.
* Çocuk oyunlarında arkadaş olmak.
* Bağdaş kurup oturmak.
* Uyuşmaz, tutarsız.
* Uyuşmazlık, geçimsizlik.
* Bağdaşma sağlayan.
* Bağdaştırmak işi.
* Bağdaştırmacılık yanlısı kimse.
* Pek çok değişik öğretiyi birleştirmeyi amaçlayan felsefî veya dinî öğreti.
* Farklı kökenlere sahip değişik kültür özelliklerini birleştirme...
* Bağdaşmasını sağlamak.
* karnını doyurmak.
* İnce, kısa değnek.
* Tıraşlanmış, dikdörtgen biçiminde değerli taş.
* Düşük gramajlı küçük boy ekmek.
* Bageti olan.
* Büyü, sihir.
* Büyücü.
* Baştan çıkarıcı.
* Görece, izafî.
* Başka bir cisme uyarak sürüklenen, aynı zamanda kendine özgü bir kımıldanışı da bulunan bir cismin görünürdeki bu...
* Bir aritmetik sayısının, önüne + ve - işaretleri yazıldıktan sonraki değeri.
* Bir sayının rakamlarından her birinin bulunduğu basamağa göre...
* Bir metre küp hava içinde bulunan su buharı ağırlığının, aynı şartlardaki havanın doymuş su buharının ağırlığına oranı.