Büyük Türkçe Sözlük
* Bağı, bahçesi zengin ve bol olan (yer).
* Biri ötekine bağlı olarak var olan, biri olmadan öteki düşünülemeyen iki şeyin, bu ilişki yönünden durumu.
* İki veya daha fazla değişken arasındaki bağıntı.
* Organizmanın değişik yapı, özellik ve olaylarında görülen karşılıklı ilgi, korelâsyon.
* Bağlılaşmak işi.
* İki şey arasında karşılıklı bağıntı olmak veya bağlılık kurmak.
* Bağlı olma durumu, merbutiyet.
* Birine karşı, sevgi, saygı ile yakınlık duyma ve gösterme, sadakat.
* Bkz. Bağlılaşım.
* Bir düşünceye, bir inanışa aşırı ölçüde bağlanıp ondan başka bir düşünce ve inanışı kabul etmeyen, mutaassıp.
* Bağnazlaşmak durumu.
* Bağnaz duruma gelmek.
* Bağnaz olma durumu, bağnazca davranış, taassup.
* Bir düşünceye, bir inanışa aşırı ölçüde bağlanıp ondan başkasını düşünmeme durumu, taassup.
* İskete kuşunun bir türü (Saxicola torquata).
* Çok dert, acı, sıkıntı çekmiş.
* üzüntü çekmek, çok acı duymak.
* çok susamış olmak.
* Yufka yürekli, merhametli.
* kucaklamak.
* biriyle ilgilenerek onu koruyup kayırmak, yetiştirmek.
* sesini çıkarmaksızın her türlü acıya katlanmak.
* çok dokunmak, içine işlemek.
* üzülmek, dertlenmek.
* Bağırmak işi veya biçimi.
* Gürültü, şamata.
* Gürültüyle, şamata ederek.