Büyük Türkçe Sözlük
* anlamına gelmek, anlamını taşımak.
* kendince bir yargıya varmak, yorumlamak.
* Anlamca.
* Manalandırmak işi.
* Anlam vermek.
* Anlamlı.
* Gizli anlamı olan, manidar.
* Bir şey sezdirmeye çalışarak, anlamlı olarak, anlamlıanlamlı.
* Kın kanatlılardan, ergin evrede yaprakları, kurtçuk evresinde kökleri kemirerek tarım bitkilerine ve orman ağaçlarına büyük zarar veren bir...
* Anlamsız.
* Yersiz, boş, yararsız.
* Manasız olma durumu, anlamsızlık.
* Bazı kesin kurallara bağlı rahip veya rahibelerin dünya ile ilgilerini keserek yaşadıkları yapı, keşişhane.
* Azerbaycan ve Türkmenistan para birimi.
* Meyve ve sebze satan yer.
* Meyve ve sebze satan kimse.
* Genellikle Romanya ve Bulgaristan'dan göç etmiş kimse.
* Manavın işi veya mesleği.
* anlam bildirmek.
* anlama gelmek.
* Yiyecek.
* Kedi, köpek yiyeceği.
* Sütleğengillerden, Antil Adalarında yetişen, çok zehirli bir ağaç.
* Top yapımının bilinmediği çağlarda, kale kuşatmalarında, ağır taşgülle fırlatmakta kullanılan basit bir savaş aracı.
* İpekçi çıkrığı.
* Kozadan ipek sağlama işi.
* İpekçi çıkrığını kullanan kimse.