Büyük Türkçe Sözlük
* Ölçülmemiş, ölçüsü alınmamış olan.
* Pek çok, aşırı, gelişigüzel, rastgele.
* Nereye varacağı düşünülmeksizin, yerli yersiz.
* Ölçüsü olmayan...
* Ölçüsüz olma durumu.
* Bir yargıya varmak veya değer vermek için başvurulan ilke, kıstas, mısdak, kriter.
* yiyip içmekte veya davranışlarda aşırı gitmek.
* Peki, evet, tamam, hay hay, elbette, başüstüne, olur, tabiî, memnuniyetle.
* Artık çekinilecek bir şey kalmadı.
* her şey olup bitti, işişten geçti.
* hoş olmayan kötü birtakım olaylar oldu.
* Başkasına karışma fırsatı vermeden bir işi aceleye ve kargaşalığa getirip sonuca bağlama, olup bitti, emrivaki.
* geri dönülmesi güç veya olanaksız bir durum yaratmak, emrivaki yapmak.
* Yetecek kadar, epey, hayli.
* Eskiden beri, bildim bileli.
* kendimi bildiğimden beri.
* olmak.
* Öldürürcesine.
* Geçişli değilken bir ek katılarak geçişli duruma getirilen (fiil).
* Oldurmak işi veya durumu.
* Olmasını sağlamak.
* Olgunlaştırmak.
* Öldürmek işi.
* Bir canlının hayatına son vermek.
* (bitki için) Solup kurumasına sebep olmak.
* (bazı şeylerin) Dirliğini, tazeliğini veya sertliğini gidermek...