Büyük Türkçe Sözlük
* aldırmamak.
* Ummaktan doğan güven duygusu, ümit.
* Bu duyguyu veren kimse veya şey.
* bir şeyin olabileceğini beklemek, ummak.
* ummak.
* Umutlandırıcı belirti.
* İstenilen, arzu edilen bir şeyin gerçekleşmesi beklentisiyle özlenen durum.
* Bkz. umudunu kesmek.
* bir şeyin artık gerçekleşemeyeceği inancına varmak, ummaz olmak.
* bir kimsede umut uyandırmak, bir kimseye güven vermek.
* Umutlandırmak işi.
* Umut vermek, umutlanmasına yol açmak, ümitlendirmek.
* Umutlanmak durumu.
* Bir şeyin olmasını inançla beklemek, ümitlenmek.
* Umudu olan, umut besleyen,ümitli.
* Umudu olmayan, hiç umudu kalmayan, ümitsiz, nevmit.
* Düzeleceği veya iyileşeceği sanılmayan, ümitsiz.
* hiç umudu kalmamak, güveni sarsılmak, olumsuzluğa sürüklenmek.
* umut vermemek, güvenini sarsmak, olumsuzluğa sürüklemek.
* Umutsuz olma durumu, ümitsizlik, meyusiyet.
* Öğütülerek toz durumuna getirilmiş tahıl ve başka besin maddeleri.
* Ses.
* İyi bir nitelikte bilinip tanınmış olma durumu, şöhret, şan, nam.
* ünü herkesçe bilinmek ve her yerden duyulmak.