Büyük Türkçe Sözlük
* Utandırmak işi.
* Utanmasına yol açmak, utanacak bir duruma düşürmek, mahcup etmek.
* Bir toplulukta güvenini yitiren, rahat konuşamayan ve rahat davranamayan, sıkılgan, mahcup.
* Sıkılganlık, mahcubiyet.
* Utangaç.
* Utanmak durumu veya biçimi.
* Utanmak durumu, teeddüp.
* Utanma duygusu.
* İnsanın ruh dünyasında oluşan utanç duygusu.
* Onursuz sayılacak veya gülünç olacak bir duruma düşmekten üzüntü duymak, korkmak, mahcup olmak.
* Sıkılmak.
* Çekinmek.
* Utanması olmayan, sıkılmaz, yüzsüz, arsız.
* Utanmaksızın, utanmaz bir biçimde (yapılan).
* Utanmaz olma durumu, yüzsüzlük, arsızlık.
* Güneş'e en yakın olan gezegen, Merkür.
* Ut yapan veya satan kimse.
* Ut çalan kimse, udî.
* Birçok emek ve tehlikeli uğraşmalar pahasına erişilen mutlu sonuç, yengi, zafer.
* Zafer kazanmış, muzaffer.
* İffetli.
* Utmak işi.
* Yenmek.
* (oyunda) Yenmek, ütmek.
* Ütmek işi.
* Ateşte kızartılmış taze buğday veya mısır.