Büyük Türkçe Sözlük
* Uydu durumuna getirmek.
* Uydu olma durumu, peyklik.
* Uydurmak işi.
* Uydurulmuş, yalan, sahte, asılsız, düzme, mürettep.
* Düzmece, sahte, yalan yanlış (bilgi, haber).
* Uyduran kimse.
* Uydurmacının işi.
* Uymasını sağlamak.
* Hayal gücünden yararlanarak gerçek dışıbir şey söylemek, yakıştırmak.
* Elde etmek, sağlamak, bulmak.
* Cinsel birleşmede...
* Uydurma.
* Aslı olmayan, uydurma şey, sania.
* Bazı şeyleri uydurarak anlatan.
* Uydurulmak işi.
* Uydurmak işi yapılmak.
* Herhangi bir topluluğu oluşturan bireylerden her biri, aza.
* Omurgalılarda, kol ve bacaklar.
* üyelik aidatı.
* bir kuruluşa üye olarak girmek.
* Bir meclisi veya kurulu oluşturan üyelerin tam sayısı.
* üye olma niteliğini kaybetmek.
* Üye olma durumu.
* Bir kurum ve kuruluşa hem girişte hem de yıllık olarak ödenen önceden belirlenmiş ücret.
* herhangi bir sebeple bir üyenin belirli bir süre için bağlı olduğu kuruluşun çalışmalarında yer almasını veya toplantılarda bulunmasını engellemek.