Büyük Türkçe Sözlük
* Yakışır, yaraşır, uz, mutabık, mütenasip.
* Elverişli, yarar, müsait, muvafık.
* Orantılı, oranlı.
* Adım atışta birliği gerektiren grup yürüyüş türü.
* yakışır, yaraşır görmek.
* yakışmak, yaraşmak, elverişli olmak.
* yakışmak, yaraşmak.
* elverişli olmak.
* uymak.
* yakışır, yaraşır görmek, elverişli bulmak.
* Bir katman oluşturan tortuların dümdüz ve birbirine paralel olarak yığılması.
* bağdaşmak.
* sakıncalı görülmemek.
* Uygun olma durumu, yakışık, mutabakat, mukarenet.
* Özne ile yüklemin veya bazı dillerde olduğu gibi sıfat ile ismin, cins ve sayı bakımından...
* Uymayan, yakışık almayan, yaraşmayan, münasebetsiz.
* Kötü davranışlarda bulunan, çirkin hareketleri olan.
* Yasa dışı yollarda cinsel hayatını yaşayan kadın.
* Yakışmayan davranış, uymazlık, yakışıksızlık.
* Kötü durum, kötü davranış.
* Orta Asya'da büyük bir devlet ve uygarlık kurmuş, yazılı anıtlarla sanat eserleri bırakmış olan bir Türk kolu ve bu koldan olan kimse.
* Doğu...
* Eski Uygur Türkçesi.
* Uygur Türkçesi.
* Dış uyaranlara karşı bilincin, bütünüyle veya bir bölümünün yittiği, tepki gücünün zayıfladığı ve her türlü etkinliğin büyük ölçüde azaldığı...
* çok uykusu gelmek.
* iyice uyumak.
* uyumasına engel olmak.
* dinlenme imkânı (bulamadan).
* çok uykusu gelmek.