Büyük Türkçe Sözlük
* Uyuz için kullanılan bir tür merhem.
* uyuz hastalığına yakalanmak.
* (birine, bir şeye) sinirlenmek.
* Hekimlikte uyuza karşı kullanılan çiçekli bitki, kum otu (Scabiosa rotata).
* Kın kanatlılardan, tarıma zararı dokunan böceklerle beslenen bir sinek (Cicindela).
* Uyuzlaşmak işi.
* Tüyleri döküldüğü için çirkin bir görünüş almak.
* Beceriksizleşmek, pısırıklaşmak.
* Kılıksızlaşmak.
* Uyuz hastalığı olan (kimse), uyuz.
* Uyuz olma durumu.
* Beceriksizlik, pısırıklık.
* Parasızlık.
* İyi, güzel.
* Masallarda az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik tekerlemesinde "uzak" anlamında kullanılır.
* Sembol, haber, yazı, resim veya her çeşit bilginin tel, radyo, optik veya başka elektromanyetik sistemlerle iletilmesi, yayımı veya alınması...
* (ruh bilimi ötesinde) Fiziksel etkili medyumların gerçekleştirdiği öne sürülen olaylardan biri olan, nesnelerin dokunulmaksızın hareket edişi...
* Telepati.
* ileride ne olacağını kestirmek.
* Gidilmesi çok süren, çok ötelerde bulunan, ırak, yakın karşıtı.
* Arada çok zaman bulunan.
* Eli, gücü veya hükmü yetişmez.
* İhtimali az olan...
* Yakınlığı, ilgi derecesi az olan akraba.
* Bir kelimede bir sesin uzakta bulunan başka bir sesi etkilemesi: Etmek > ekmek, tepme > tekme gibi.
* Bir kelimede yan yana bulunmayan iki aynı sesten birinin değişikliğe uğraması: Kehribar > kehlibar, fincan > filcan gibi.
* Asya'nın doğu ve güneydoğusuna verilen ad.
* yaklaşmamak, karışmamak.
* uzak olmak, uzak bulunmak.