Büyük Türkçe Sözlük
* Uzlaşmayan, uzlaşma yanlısı olmayan.
* Anlaşmaya, uzlaşmaya yanaşmama durumu.
* Uzlaşmayı sağlayan.
* Uzlaştırmak işi.
* Toplu sözleşme görüşmelerinde tarafların uyuşmazlığa gitmeleri durumunda, uzlaşma sağlamak amacı ile grev ve lokavt kanununa göre oluşturulan...
* Uzlaşmalarını sağlamak.
* Toplum yaşayışından kaçıp tek başına yaşama.
* Topraktan yapılmış, kulpsuz, küçük çömlek.
* Ustalık, işinin eri olma durumu, hazakat, ehliyet.
* Belli bir işte, belli bir konuda bilgi, görüşve becerisi çok olan kimse, mütehassıs, kompetan.
* Lise ve dengi okullardan mezun olduktan sonra özel bir eğitim sonunda başarılı olarak astsubaylıktan bir alt basamaktaki asker rütbesini alan kimse.
* Bir tıp dalında gerekli ihtisası görüp uzmanlık belgesini alan doktor.
* Bkz. uzman doktor.
* Uzman durumuna gelme.
* Uzman durumuna gelmek, uzman olmak.
* Uzman olma durumu, uzmanın görevi, mütehassıslık, ihtisas.
* Üzmek işi.
* Üzüntü vermek.
* Bir şeyi gerip çekerek gevşetmek, sürterek aşındırmak.
* Yunan rakısı.
* Bkz. üzere.