Büyük Türkçe Sözlük
* birçok olaylar görüp geçirdiğinden buna benzer şeylere aldırış etmeyen (kimse).
* Başı önde, sağa sola bakmadan, yorgun, üzgün, düşünceli bir durumda.
* Bir çeşit uzun saplı orak.
* Çift, eş, ikiz.
* Hep birlikte.
* birlikte yaşlanmak (yeni evlenenlere dilek olarak söylenir).
* koşarak.
* İsim cümlelerinde özne ile yüklemi birleştiren, yükleme olumluluk veya olumsuzluk, süreklilik, kesinlik, güçlü ihtimal kavramları veren...
* Koşa olma durumu.
* İki hayvanı birbirine koşma veya bağlama.
* Avuç.
* İki avuç dolusu.
* Koşamlamak işi.
* İki elle avuçlamak.
* Toplu jimnastikte yapılan hafif tempolu koşu.
* Hızlı adımlarla, koşarcasına.
* Mehter takımında kös çalan kimse.
* Bıyığı, sakalı çıkmayan (erkek).
* Köse buğday.
* Birbirini kesen iki çizginin, iki düzlemin oluşturduğu açı, zaviye.
* İki duvarın birleştiği girintili veya çıkıntılı yer.
* İki sokağın veya...
* Futbolda bir oyuncu, topu kendi kale çizgisi dışına çıkarırsa, karşı taraf lehine kale çizgisi ile yan çizgisinin kesiştiği noktadan verilen...
* Bir sokağın başka bir sokakla veya caddeyle kesiştiği yer.
* etkili olabilecek en önemli makamda bulunmak veya yeri ele geçirmek.
* Göze çarpmayan yer.