Büyük Türkçe Sözlük
* başkasına yapılacak şeyi kendine yapılacak gibi düşünmek.
* sabırsızlık göstermek, tahammül etmemek.
* zayıf ahlâklı kimse.
* sevilmeyen bir kimse için duyulan öfke ve nefreti bildirir.
* (vücudun herhangi bir organı için) canlılığı azalır gibi olmak.
* içi ezilmek.
* bir şeyi istemek, istek duymak, arzulamak.
* "büyük zarara veya kötülüğe uğrasın, perişan olsun, ölsün" anlamlarında kullanılan bir ilenme sözü.
* çok yorulmak veya çok zorluk çekmek.
* ölmek.
* çok yıpranmak.
* "ölsün, gebersin" anlamında bir ilenme sözü.
* ayılıp bayılmak.
* ümit ve ümitsizlik arasında kalıp heyecanlanmak.
* yeniden canlanmak, canı yerine gelmek.
* çok güçlü bir sevgiyle bağlanmak.
* özen gösterilen, çok sevilen bir şeye zarar gelecek diye kaygılanmak.
* içtenlikle, çok isteyerek.
* tehlikeli işlerle uğraşmak.
* ağır hasta olmak, ölüm döşeğinde can çekişmek.
* büyük sıkıntıya düşmek.
* heves duymak.
* (olumsuz bir cevap karşısında) "kabul etmezse etmesin!" anlamında kullanılır.
* Acıya, sıkıntıya karşı dayanıklı.
* üzülmeye gerek olmadığını karşı tarafa bildirmek için kullanılır.