Büyük Türkçe Sözlük
* Birine koşut duruma getirmek, paralelleştirmek.
* İki çizginin koşut olması, paralellik, muvazat.
* (olay, düşünce vb. için) Aralarında benzerlik bulunması durumu.
* Giysi yapılan bir tür pamuklu kumaş.
* Bu kumaştan yapılan (giysi).
* Temel ile zemin arasındaki yükseklik.
* Bir ülkede kontenjan sisteminden ithal edilecek malların çeşitlerini ve çeşit oranlarını veya miktarlarını gösteren liste.
* Bazı ülkelerde...
* Pulluk, büyük saban.
* Kotarılmak işi.
* Kotarmak işi yapılmak.
* Kotarmak işi.
* Pişen yemeği başka kaba boşaltmak.
* Bir işi tamamlamak, bitirmek.
* Yemek için hazırlık yapmak.
* Baston, sopa.
* Sopayla atılan dayak.
* Büyük, beyaz pullu bir çeşit balık, taşlevreği, minakop.
* dövmek, dayak atmak.
* dövülmek, dayak yemek.
* Kotlamak işi.
* Kotlarla göstermek.
* Bir harita veya taslaktaki miktarın kotlarını koymak, rakamlamak.
* Pirzola.
* Galeta ununa bulanarak yağda kızartılmış pirzola.
* Pamuktan yapılmış olan (kumaşvb.).
* İbrişim gibi parlak ve kalınca, bir cins pamuk iplik.
* Çoğunlukla bir direkli, randası olan, ince gövdeli yelkenli.
* Irmak ve göl ağızlarında kurulan ve ince kazıklarla kamışlardan yapılma dalyan.
* (nesneler için) İstenilen, beğenilen nitelikte olmayan, fena, iyi karşıtı.
* Zararlı, tehlikeli.
* Korku, endişe veren.
* Hoşa gitmeyen.
* Kaba...