Büyük Türkçe Sözlük
* Akarsularla derin bir biçimde yarılmış, parçalanmış, üzerinde düzlüklerin belirgin olarak bulunduğu, deniz yüzeyinden yüksek yeryüzü parçası ...
* Yaylalarda derin ve rutubetli toprağa sahip alanlarda gelişen tabiî çayır
* Çiçekleri sarı renkte, özel kokulu çok yıllık ve otsu bir bitki, ölmez çiçek (Helichrysum)
* Yoğurt, un, yumurta sarısı, yağ gibi maddelerle pişirilen çorba
* Bkz. ölmez çiçek
* Yayla gibi yüksek yerlerin temiz havası
* Bkz. mercanköşk
* Karışık yeşil salata
* Tüylü dalak otu
* Yaylaya çıkan kimse
* Yaylaya çıkma durumu.
* Koyun ve sığır sürülerinin yazın yaylaya çıkarılması
* Hayvanların yayılıp otlamasına uygun yer, otlak
* Sürü sahiplerinin yaylak sahiplerine verdikleri kira
* Yaylamak işi
* Yazın yaylada oturmak, yaylaya çıkmak
* Yaylandırmak işi
* Yaylar aracılığıyla hareketliliğini sağlamak.
* Altında yay varmış gibi esnetmek
* Yaylanmak işi
* Yaylar üzerinde hareket etmek.
* Bacakları Dizden esneterek yay üzerindeymiş gibi sallanmak.
* Çekilip gitmek
* Yayı olan.
* Ok ve yayla silâhlanmı ş.
* Üstü ve yanları kapalı, dört tekerlekli, altında yayları olan, atla çekilen bir tür binek arabası