Büyük Türkçe Sözlük
* Sesli ve sürekli gülmek.
* Fındık faresi adıyla bilinen küçük memeli hayvan.
* Kuyruk yağının eritildikten sonra kalan gevrek posası, kıkırdak.
* Kakırdaktan yapılan çörek.
* Kakırdamak işi.
* Kakır kakır diye ses çıkarmak.
* Kurumak.
* Ölmek.
* Kuru şeylerin birbirine sürtünmesinden veya kırılmasından çıkan ses.
* Kakmak işi veya biçimi.
* Kakışmak işi.
* Bazı sözlerde, söz öbeklerinde, seslerin art arda gelmesi sonucu söyleyişin güçlüğe uğraması, kulağı rahatsız etmesi, tenafür...
* Dürtüşmek, itişmek.
* Kakıştırmak işi.
* Sürekli ve hafif hafif kakmak.
* (Kaya ve ağaç oyuklarında) Su birikintisi.
* Kakmak işi.
* Ağaç üzerinde veya diğer ahşap malzemede, mobilyada, belirlenmiş desen ve çizimlere göre oyulmuş yuvalara gümüş, sedef gibi süs...
* Tepesi düzgün şekilde kesilmiş ağacın bir kenarında açılan üçgen biçimindeki yarığa, ucu aynı şekilde yontulmuş kalemin yerleştirilip aşı bağı...
* Kakma işleri yapan usta.
* Kakmacı olma durumu.
* Kakmacının işi ve sanatı.
* İtmek, vurmak.
* Kakma yapmak.
* Vurarak dar bir yere sokmak.
* Üzerinde kakma işi bulunan.
* Çirkin, huysuz.
* Kuru, sıska.