Büyük Türkçe Sözlük
* Hak ve özgürlükleri kısıtlanmamış.
* Disiplinsiz.
* Terbiyesiz, ahlâksız.
* serbest bir eğitimle yetişmek.
* Kalın sesli klârnet.
* Savaşta bir devletin bütün kara, deniz ve hava kuvvetlerine komuta eden en büyük komutan, başkumandan, serdar.
* Başkomutanın görevi.
* Başkomutanın makamı.
* Asalağın en iyi geliştiği, dolayısıyla en çok yararlandığı ve yaşamaktan hoşlandığı konakçı.
* En yüksek derecedeki konsolos.
* Başkonsolosun görevi.
* Başkonsolosun makamı.
* Bir yerde en saygın kişinin veya büyüklerin oturması için ayrılan yer.
* saygın kişilere ayrılan yere oturmak.
* Çoğunlukla bir kütleyi çok daha küçük bir kütle yardımıyla tartmaya yarayan alet.
* İki kolu sıra ile kalkıp inebilen, ortasından veya...
* Başkomutan.
* Başkomutanlık.
* Rusya'daki Başkurdistan Federe Cumhuriyeti'nde yaşayan Türk halkı veya bu halkın soyundan olan kimse.
* Bu halka özgü olan, bu halkla ilgili.
* Başkurt Türkçesi.
* Yaprakları sıkı, yuvarlak başlı lahana (Brassica oleracea).
* Başlamak işi.
* Boylamların hesabında başlangıç olarak kabul edilen meridyen.
* Futbolda oyuna ilk başlamada veya her golden sonra topu santrada yeniden oyuna sokmada yapılan vuruş.
* (hoş olmayan bir söz veya davranışla ilgili olarak) "tekrarlama" anlamında emir.