Büyük Türkçe Sözlük
* Kılağılamak, kılağı vermek.
* Zağlanmak işi, kılağılanma.
* Zağlamak işine konu olmak veya zağlamak işi yapılmak, kılağılanmak.
* Kılağılı.
* Açık, belli.
* Dışyüz, görünüş.
* Kuşkusuz, elbette, şüphesiz.
* Görünüşe göre, anlaşılan, meğer.
* Yardım eden, destekleyen, arka çıkan.
* Görünüşte.
* Gereğinde kullanılmak için saklanan tahıl.
* Görünüşte, görünüşe göre.
* Görünen, görünürdeki.
* İçten olmayan yapmacık.
* Dinin yasak ettiğiş eylerden sakınıp buyurduklarını yerine getiren (kimse).
* Kaba sofu.
* Zahit olma durumu.
* Sıkıntı, güçlük, yorgunluk, eziyet, meşakkat.
* sıkıntıya katlanmak, güçlükle karşılaşmak.
* biri için yorulmak veya masrafa girmek.
* çaba harcamak, gayret göstermek.
* yapılan bir işten sıkıntı, yorgunluk duymak.
* "rica ederim" yerine kullanılan bir nezaket sözü.
* sıkıntı vermek.
* birine yorgunluk vermek veya masraf ettirmek.
* verilen emeği karşılamak.
* Zahmetle yapılan, yorucu, sıkıntılı, eziyetli, güç.
* Sıkıntı veren.